İlmin değerini en veciz şekilde şu ayet-i kerime ortaya koymaktadır:  “Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, kör olan kimse gibi midir? “ Taha suresinin 114. ayetinde ise Rabbimiz bizden şu duayı yapmamızı istemektedir. “… De ki: Rabbim, ilmimi artır.” Mücadele suresinin 11. ayetinde şöyle buyrulmaktadır: “...Allah içinizden iman etmiş olanlarla, kendilerine ilim verilmiş olanların derecelerini artırır...”  Allah (c.c) İlim sıfatı ile muttasıftır. Yarattığı insana bilmesi gereken bütün ilimleri öğreten O’dur. Bakara suresinin 31. ayetinde şöyle buyrulmaktadır: “Âdem’e bütün isimleri öğretti...” İnsanın ilk öğrenmesi gereken bilgi kendi yaratılışı ile ilgili ilimdir.  Yunus Emre şöyle demiştir: ” İlim, ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir,/ Kişi kendini bilmezse ya nice okumaktır.”  Kâinatı kim yaratmıştır, insanı kim ve niçin yaratmıştır, dünya hayatının gayesi nedir, dünya insan için neden imtihan yeridir, ahiret nedir, bütün bunları insan bilmek zorundadır. Bu ilmi öğrenen insan yaratıcısını da bilme şerefine erişir. Nakledilen şu söz bunu en iyi bir şekilde ortaya koymaktadır ” Ey insan, nefsini bil. Rabbini bilmiş olursun.” Bu söz Fussilet suresinin 53. ayettin mealidir. Rabbimiz bu ayette şöyle buyurmaktadır: ”İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki, onun (Kuran’ın) gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun. Rabbinin her şeye şahit olması, yetmez mi?” İnsan kendi yaratılışı ile ilgili bilgiyi edinmeden, dünya hayatının gerçeğini kavraması ve ömrünü yaratıldığı gaye için tanzim etmesi mümkün olmaz.  İnsanın öğrenmesi gereken bir başka ilk ilim de Ma’rifetullah, yani Allah Teala’yı bilmektir. Allah’ı bilmek ve tanımak O’nun eserlerini aklıselim ile düşünmek ve incelemek ile mümkündür. Biz Müslümanlar Allah’ı (c.c) sıfatları, isimleri ve efali ile yanı eserleri ile tanırız. İnsana verilen akıl nimetinin görevi, eserden müessire gitmek, yani Yaratıcısını tanımak ve kulluk görevini gereği gibi yerine getirmek içindir.