Gazze'de ölen biziz

Kalbimiz ateşler altında. İçimize tarifi imkansız bir acı yerleşti. Kimsin, neredesin, yaşadığın hüznün bize yansıması ne, hiç bilmiyorum. Adı Gazze. Adı başka bir şey de olabilirdi. Adı memleketim, adı ailem, adı arkadaşlarım, adı sevdiklerim...

Duyguların kontrol edilemediği noktadan umutlar yeşertmeye çalışıyorum. Filistin gün görmüş geçirmiş bir ihtiyara dönüşüyor. Gözlerim takip edemiyor artık. Sanırsın ki memleketimin son gazilerinden biri daha göğsündeki madalyayı yerlere atıyor, acıyla haykırıyor: "Yetmedi mi bunca katliam"

Sesine ses verecek merciler arıyor gözüm. Kalbime soruyorum sonra, 'yok musun, nerdesin'

Kendimi arıyorum Gazze'de yükselen çığlıkların arasında. Yere düşen minik yüreklere isabet eden katliam araçlarına engel olmak istiyorum, içimdeki öfke yetmiyor kuşatmayı yarmaya. Filistin diyorum, acı diyorum, susmamak gerek diyorum, işgale uğrayan Gazze değil, biziz diyorum...

Acıtırdı içimizi oysa onlara yapılanlar

Oysa ne güzeldi yaşamak. Dünyayı bir film platosuna döndüren Hollywood'dan öğrenmiştik çektikleri acıları. Hitler denilen adam katletmişti onları. Fırınlarda yakmış, akıl almaz işkencelerden geçirilmişlerdi. İzlediğimiz her on filmden biri mutlaka onların yaşadıkları acıyı anlatırdı. Bol ödüllü filmlerden yükselirdi ağıtları. Dünyanın gözyaşları sel olur, onlar için yüreklerini yoklardı. Sürgünler yaşamışlardı, katledilmişlerdi, şarkıları susturulmuştu, çocukları minik oyunlarla katliamın gölgesinden korumaya çalışmışlardı, yok olmaktan kurtulmak için dünyanın kalbini yoklamışlardı...

Nerdesin acı çeken Yahudi için binlerce film yapan Hollywood. Nerdesin yaşadığı acılardan dolayı içimizi titreten sanatkâr dehalar. Nerdesiniz ey bu acılı filmleri ödüle boğanlar. Film bitti artık. İzlediğimiz vahşetin üzerinden Filistin geçti. Katledilenlerin torunlarının bunca vahşiliği karşısında sesini yükseltebilecek bir 'insan' yok mu?

Avrupa'nın, Amerika'nın kanı donmuş sanki. Savunma amaçlı bir saldırıymış İsrail'in yaptığı katliamın adı. Hangi savunma, neyin saldırısı?

Ev ödevimiz ölümler oldu artık

Yüreklerinize düşecek ateşin peşinde dolaşmıyoruz bizler. İnandığımız değerler, mazlumun inancına, ırkına bile bakmıyor. Bize döktürdüğünüz gözyaşları bizim de uğrayacağımız katliamlar için miydi yoksa?

Hey Tarantino, sen gerçekten aşağılık bir herif değilsen, gerçekten bir sinemacıysan, çekmeyi düşündüğün, çekmeye başladığın, sürekli çekeceğin, sahte acılı filmleri bırak artık. Ajanslardan önümüze düşen haberler sizlerin, Spielberg'lerin ödüle doymayan 'sahte' acılarla dolu filmleri çekmeye devam ettiğinizi söylüyor. Ne Irak gözünüzü açmıştır sizin ne de Filistin. Bize sunduğunuz 'liste'ye ağlamamızı istediniz, ağladık. Atalarınızın çektiği acılara hüzünlenmemizi istediniz, hüzünlendik ama yeter artık, Allah aşkına, eğer inandığınız bir değer kaldıysa, insanlığınız adına biraz utanç taşıyabilecek bir parçanız kaldıysa, ayağa kaldırırsınız Amerika'yı.

Avrupa'nın bize verdiği ev ödevleri neyi anlatır? İnsan hak ve özgürlükleri değil mi? Sevgili Avrupa, buyur İsrail'in yaktığı ateşten yak! İçinizde birazcık merhametli olabilen siyasetçi, devlet adamı yoksa da sanatçılarınız da mı yok. Eline fırçasını alan, eline kalemini alan, eline nota kağıdını alan bir yiğit ses çıkmayacak mı içinizden? Kamerasını bu vahşete yöneltebilecek bir yürekli sese sahip olamayacak mısınız? Roger Garaudy'e dünyayı dar ettiniz. Siyonistlerin vahşi duygularını size göstermeye çalışan o değerli düşünürü, o baştacı ettiğiniz adamı bir çırpıda unutturuverdiniz. Yetmedi gözünü korkuttunuz, kitaplarını görünmez yaptınız. Ne diyordu Garaudy? İsrail'in dünyayı ateşe vereceğini, üçüncü dünya savaşını çıkartmak için çalıştığını söylüyordu. Ha tabi, o sırada çok meşguldünüz, bize ev ödevi hazırlamakla uğraşıyordunuz. Kitabınızda vahşet kelimesinin karşısında bitirdiğiniz medeniyetin acılı coğrafyasında yaptıklarınız yazmaz sizin. Ayağınıza batan dikenin hesabını sormak için tonlarca bombayı yolladığınız ülkelerin tükenişini seyretmek sizi daha çok mutlu eder.

Bu ateş kimi yakacak?

Ah Filistin! Bugün senin acın karşısında sesini çıkarmayan İslam ülkeleri var ya, herkes senin aynanda kendini izliyor. İçleri yanmayan, isyan edemeyen, gözyaşı dahi dökemeyen o güçlü Müslüman var ya, yarın yaşayacağı sahnenin provalarını izliyor. Reytinglerini düşürmemek için katliamın haberlerini vermek yerine kendini eğlenceye veren bizim TV kanallarımız, sizin eğlence kanallarınız cehennem ateşinin ortasında neşe içinde eğlenmeye bakıyorlar. Bu ateş sizleri yakmayacak, bu ateş bizleri yakmayacak, bu ateş onları yakmayacak, peki kimi yakacak?

Ah Gazze, kulak kabartıyorum gelen haberlere. Açılmayan sınır kapıları yüzünden perişan durumda masum siviller. Savaşın ortasında kaldı çocuklar. Gidebilecekleri hiçbir yer yok. İslam dünyasından gelecek minik haberlerle İsrail vahşetinden kurtulmaya çalışıyorlar.

Heyhat! Refah sınır kapısında yükselen sınırlar 'geçemezsiniz' diyor. Geçemeyiz be Mübarek, neden ama?

Biz kalbi kırıklar halinde yaşamaya alışmışız. Biz acılı bir ümmetiz. Biz vahşeti bilgisayar oyunlarından değil, filmlerden değil gerçekleşen toplu ölümlerimizden öğrenmişiz. Biz, yanı başımızda nefes alan, bilindik hareketler yapan, ezber hayat sürenlerden olmadık hiç. Bizim adımız bilinmez, bizim neler yaşadığımız bilinmez. Biz işgal edilmiş topraklarda yaşayan Filistiniz. Müslümanların ilk kıblesinin olduğu yerde nöbetteyiz. Keyfince yaşayabilen Müslümanların mutlulukları sürsün diye çekeriz acılarımızı. Gözlerimizin önüne Hz. Peygamberin ümmeti için ağlaması gelir. Peygamberlerin çektiği acılar gelir.

Hanzala, göster artık yüzünü...

Biz minik çocukların ellerindeki sapanlardaki taşlarız. Atılamadan tanklar tarafından vurulan çocukların kanlı ellerindeki taşlar... Kendi toplumunun vahşetine isyan eden vicdanlı sivil Yahudi'nin öldürülüşüyüz biz. İnsani yardım amacıyla dünyanın çeşitli yerlerinden gelen ve mazlumlara su vermeye giden Osmanlarız biz, Selahaddinleriz. Sınır kapılarında gözyaşlarını içlerine akıtan mazlumlardanız biz. Bizi tanırsınız. Biz, içinizde unuttuğunuz biraz vicdani kırıntı varsa, biz oyuz işte...

Şimdi Gazze'de, gece karanlığından süzülüp gelen 'korkak' askerin elindeki silaha hedef olmayı bekleyen Filistiniz biz. Çocuklarımı gözlerimin önünde öldürüyorlar. Bir köpek sürüsü gibi dağıldılar etrafımıza. Eşimi katledenler şimdi çocuklarımın önünde kurşun yağmuruna tutuyorlar beni. Ölürken Hanzala'nın yüzünü görmek istiyoruz. Bu acıyı yaşamaya başladığımız günden beri yüzünü göstermeyen Hanzala... Göster artık yüzünü. Hanzala'nın yüzü görünmüyor ve belki de hiç görünmeyecek...

Ben Gazze. Yaşadığım vahşet, İsrail'in katliamlarına suskun kalanların vicdanlarında yaşanmaktadır aslında. Yaşadıklarım bir film platosunda yaşananlara benziyor değil mi? İsrail AŞ'nin Müslüman kardeşlerimin ülkelerine satacağı silahların ilk denendiği yer bizim platomuz. Biz ne kadar iyi ölürsek, siz o kadar iyi, denenmiş silahlara sahip olacaksınız. Biz daha iyi öleceğiz, siz daha iyi savunacaksınız kendinizi. İsrail AŞ'nin yeni bomba çeşitlerini denediniz mi? İnsanın içini delip geçen ama hissetirmeyen silahlar bunlar. Hem öldüğünüzü bile anlamayacaksınız. Sana silah doğrultan holding askeri 'çak' yapacak arkadaşına. Camide Allah'ın huzuruna çıkan ihtiyara doğrultulan silahın ne kadar kaliteli olduğu anlatılacak internet sayfalarında. Belki ilerde oyunu da çıkar yaşadıklarımızın. Hem Play Statiton'da oynarsınız hem de PC'de. Büyük ekranlarda HD kalitesinde izlersiniz ölümümüzü. İsrail AŞ'nin acıtmadan öldürme taktikleri de vardır. O yüksek meblağlar ödeyerek aldığınız silahların, tankların, bombaların büyüttüğü, güçlü kıldığı İsrail devleti şirketinin yatırımları sürecek elbet. Irak'ta nasıl sürdüyse öyle sürecek. Afrika'da, Afganistan'da nasıl sürdüyse öyle sürecek. Bize atılan bombaların üstüne mutlu yüzler çizmek adettendir katiller için. Senin mutluluğun için öldürmektedir seni. Öldür mutlu ol, öldür, öldür, öldür...

Hangi zalim ilelebet yaşamıştır? Hangi zalim dünya üzerinde kalıcı olmuştur. Firavun'u, Haman'ı, Calut'u sevinçle hatırlayan var mı?

Biliyor dünya içten içe ağlamayı

Gazze'de ölen Filistinli çocuklar, gençler yaşlılar değil. Gazze'de insanlık öldü. Hani acıları estetize ederek büyük şirketlerin destekleriyle ölümsüzleştiren sinema var ya, o da öldü Gazze'de. Hollywoodİsrail öldü Gazze'de. Karşımıza çıkaracakları bol ödüllü filmlerden kan damlayacak artık. Akıttıkları sahte gözyaşlarına Filistinli kanı karıştı artık. Hitler nefretiyle büyüttükleri sinema, Hitler'den daha vahşi olabildiklerinin de aynası olacak artık. Mazlum dediklerinde aklımıza toplama kampları gelmeyecek artık. Duvarların yıkıldığı bir çağda yükselttikleri nefret duvarı gelecek akla. Trenlerle ölüme gönderilenlerle ilgili tevatürler çekildi sahneden artık. Gazze'den canlı yayınlanan katliamlar çoktan unutturdu mazlumluklarını. Palyaçonun yüzündeki ağlamaklı ifadenin boya kalemleriyle sırıtan yüze       çizildiğini tüm dünya biliyor. Biliyor dünya, kalbindeki marazla öfkesini kusanların vahşi yüzünü...

Biliyor dünya dün Gazze'de, Felluce'de, Kudüs'te, Batı Şeria'da olanları. Biliyor dünya içten içe ağlamayı.

Biliyor insanlık, sustukça sıranın kendisine geleceğini...

Biliyor dünya bu vahşete karşı çıkmazsa katliamların devam edeceğini. Biliyor dünya kafasını İsrail kumuna sokanların vücudunun açıkta kaldığını...

Biliyor dünya, az sonralı haber bültenlerinde başlayacak 'canlı' yayında bu kez kendisinin kurban edileceğini...

Bugün Gazzeyim, Bugün Gazzedeyim, Bugün Gazzeliyim. Kim olduğumu merak mı ediyorsunuz. Kopmuş kolum, kopmuş bacağım, yerinden fırlamış kalbim...

Hele bir çevirin de yüzümü görün. Çok mu tanıdık geldi. Evet, şaşırmayın ben sizim...

Siz, siz, siz....

Son Dakika Haberleri
 
Facebook beğen
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol