Kıyas
Onuncu Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman ( 1495- 1566) döneminde Sivas vilayetimizin bütçesinin 20 milyon altın olduğunu . . .
Buna karşılık yine aynı dönemde Fransa Birleşik Krallığı'nın bütçesinin 4 milyon altın ve Birleşik İngiltere Krallığı'nın bütçesinin de 3,5 milyon altın olduğunu...(176)
Kitap Okumadan Geçen İki Gece
Onuncu yüzyılın büyük alimlerinden Endülüslü İbn-i Rüşd ün ömrü boyunca kitap okumadan geçen sadece iki gecesinin' bulunduğunu...Bunlardan birinin evlendiği, diğerinin de babasının vefat ettiği gece olduğunu. . .(177)
Veli Sultan
Yavuz Sultan Selim Han Gazi'nin, İslamiyet'i tek bir bayrak altında toplamak gayesi ile çıkmış olduğu Mısır seferi sırasında, daha önceleri Cengiz ve Timur'un geçemeyip yüz geri döndükleri korkunç Tih çölünü mucizevi bir şekilde onüç günde geçtiğini. . .
Bu geçiş esnasında askerinin önünde yaya vaziyette mütevazı bir şekilde iki büklüm olarak yürüyen Koca Yavuz"a vezirlerin: Hünkarım atınıza binseniz" demelerine karşılık, Büyük Sultan'ın gözyaşları içinde:Nasıl binerim... Görmüyor musunuz? Resulullah Efendimiz (sav) önümüzde bize yol gösteriyor" diyerek velayetinin ayan beyan ortaya çıktığını...(178)
Osmanlı 'ya İhanetin Cezası
Meşhur Mısırlı İslam alimi Muhammed el-Gazali'nin, Mescid-i Aksa'nın işgalinin 25.yılı münasebetiyle Kahire'de verdiği bir konferansta :
"Şu bir hakikat ki, Müslümanlar, Osmanlı hilafet devletine hıyanet ettiler. İngilizler, bir milyona yakın Mısırlıyı Osmanlı hilafet devletini parçalamak için aldılar ve Müslüman Türklere karşı onları kullandılar ve Türkler perişan oldu.
Türkleri, ihanet eden Araplar perişan etti ve biz bu yaptığımız hıyanet ve ihanetin cezasını Filistin ve Mescid-i Aksa topraklarının İngilizlerin eline geçmesiyle çok pahalı ödedik, Filistin ve Kudüs elimizden çıktı" diyerek çok acı bir itirafta bulunduğunu ! (179)
Arnavut Yemini
Osmanlı'dan itibaren asırlardır topraklarımız içinde kalmış olan Balkanlar ve Rumeli'nde yaşayan kendi soydaşlarımıza dini milli kültürümüz adına gözle görülür bir yardım eli uzatmamamıza rağmen "Muhteşem Osmanlı!" düşüncesinin gönüllerden silinmediğini . . .
Bugün Arnavutluk'ta "Türk" kelimesinin onlar için doğruluk, dürüstlük , yiğitlik, efendilik ve hakbilirlik manalarına geldiğini, . . .
Hatta o kadar ki, bazı Arnavutların kendi aralarında bile yemin ederken: "Doğru söylemiyorsam Türk olmayayım!"diyerek birbirlerini inandırmaya çalıştıklarını. . .(180)
Mahluk
Yunus Nadi'nin, Ankara'da Yeni Gün isminde bir gazete çıkartarak Anadolu'daki Milli Mücadele hareketine destek verip devamlı M. Kemal'in lehinde yazılar yazdığını..
Daha sonraları ise aleyhte yazılar yazması üzerine bu çarpıklığın sebebini anlayamayan Dr. Rıza Nur'un, işin hikmetini Mustafa Kemal'e sorması üzerine onun:
"Haaa,o böyle bir mahluktur ki, aldığı yetmez. Arada bir avucu kaşınır. O vakit aleyhte yazar. Fakat son zamanlarda çok kaşınıyor. Matbuat idaresinin parası ve benim verdiklerim yetmiyor. Vire istiyor. Ne çare bunu böyle idare etmek lazım" dediğini. . (181)
Ecdadın Vakıf Çağlayanı
Yardım, şefkat ve sevgi hissinin ebedileşmesi arzusundan doğan ve diğergamlığın müesseseleşmiş şekli olan vakıf müesseselerimiz sayesinde cemiyetimizin yıllarca huzur içinde varlığını devam ettirdiğini . . .
Bu ecdad vakıfları arasında:Kışın aç kalan kuşların beslenmesi, Bayram günlerinde şehir ve kasabalarda top atılarak çocukların sevindirilmesi,
-Koyun cinsinin ıslah edilmesi,
-Et fiyatlarının kış aylarında yükselmemesini sağlayacak tedbirlerin alınması,
-Hasta ve garip göçmen leyleklerin bakım ve tedavi edilmesi,
-Çalışan kadınlara sütanne bulunması,
-Hac yolunda parasız kalanlara para dağıtılması,
-Cami ve türbe duvarlarındaki ot ve yosunların temizlenmesi, -Ramazan-ı Şeriflerde camilerde hurma, zeytin gibi iftariyeliklerin dağıtılması,
-Köy ihtiyarlarına elbise temin edilmesi,
-Hamalların sırtlarındaki yükleri, üzerine koyup dinlendikten sonra kimsenin yardımına muhtaç olmaksızın sırtlanabilmeleri için mola taşları dikilmesi,
Yüksek dağ ve geçitlerde kar ve tipiden korunmak için sığınak yapılması,
Yaz aylarında sıcaktan bunalanlar için gölgelik yapılması ve icab eden yerlere su küplerinin konulması...gibi insanı hayretler içinde bırakan çok enteresan vakıfların olduğunu. . .(182)
Bir Devrin İçyüzü
Aziz ecdadımızın, öldükten sonra arkalarında bir sevap kapısı bırakmak düşüncesiyle binbir emekle yaptırdığı vakıf eserlerinin, bir dönemde sadece hava parası beşyüzbin lira yaparken yok pahasına , onsekiz liraya , Ermenilere kiraya verildiğini...
Yapılan devrimlerden sonra "şapka inkılabına aykırıdır" gerekçesiyle o güzelim sanat eseri mahiyetindeki ecdad mezar taşlarımızın "fesli-sarıklı" olan baş kısımlarının kırdırıldığını. . .
Koskoca İstanbul'da, namaz kıldırabilecek kadar dahi bilgiye sahip insan bulunamadığından bir dönemde
Süleymaniye Camii'ne mahalle bekçisinin imam yapıldığını . .(183) Biliyor muydunuz.? |