Haram Yemeyen Ordu
Osmanlı ordusunun, İslam'ı tek bir bayrak altında toplamak gayesiyle Mısır seferine giderken Gebze yakınlarındaki bağlık-bahçelik bir arazide mola verdiğinde Yavuz Sultan - Selim'in bütün askerlerin heybelerini arattığını ve hiçbirinde meyve cinsinden birşey çıkmaması üzerine ellerini Ulu Dergah kaldırıp :
"Allahım, sonsuz şükürler olsun. Bana haram yemeyen bir ordu lutfettin. Eğer askerimin içinde tek bir kişi sahibinden izinsiz bir meyve yeseydi ve ben bunu haber alsaydım Mısır seferinden vazgeçerdim'.' diyerek Rabbine sonsuz hamd ü senalarda bulunduğunu. ... (51)
Ecdadımız Yüz Akımız
Altı asır gibi uzun bir süre üç kıtada hükmünü yürüten ecdadımızın medeniyet mirasını inceleyip araştırmadan içte ve dıştaki bazı gafil ve hainlerin ona, "emperyalist" yaftasını yapıştırarak mahkum etmeye çalışmalarına mukabil, Macaristan İlimler Akademisi tarafından ortaya çıkartılıp yayınlanan bir belgede belirtildiğine göre, Osmanlı Devleti'nin Macaristan'da hakim olduğu devirlerde, Macar halkından yılda 7 milyon akçe 21 milyon vergi toplayıp, buna karşılık aynı yıl Macaristan'a 21milyon akçe yatırım yaptığını... (52)
Tuz ve Ekmek Hakkı
Osmanlı sarayındaki hanedan çocuklarını yetiştirmek üzere"muallime-i selatin-" (sultan hocası) olarak tayin edilen Safiye Hanım' a padişah Vl. Mehmed Reşad'ın ilk iradesinin:
Namaz kılmayanlara, oruç tutmayanlara yedirdiğim tuz ve ekmeği haram ediyorum. Bu iradem hoca hanım tarafından talebe şehzade ve hanım sultanlara söylensin" olduğunu. . .(53)
Ne Sen Baki Ne Ben Baki
Kanuni Sultan Süleyman' ın, bir meseleden dolayı dönemin şairi Baki'yi,
``Baki bed - Nef-yi ebed Bursa ya red" diyerek Bursa'ya sürgüne gönderdiğini ve Baki'nin de buna karşılık:
"Öldünse ey Baki Değildir cihan mülkü Süleyman'a baki Buna çarkı felek derler Ne sen baki, ne ben baki" diyerek şairane bir şekilde cevap verdiğini . . . (55)
Barbar Kim?
Bizans'ı kurtarmak üzere İstanbul'a çağrılan Haçlı ordularının Hristiyanlığın mukaddes kilisesi Ayasofyanın tepesinde ki altın haçı sökerek eritip sattıklarını...
Yıllar sonra Osmanlı ordusunun İstanbul'un fethi sırasında bir yeniçerinin, fetih hatırası olarak saklamak maksadıyla Ayasofya nın küçük bir çini parçasını koparmak istemesini, Fatih Sultan Mehmed'in "tahribe teşebbüs"le suçlayıp cezalandırdığını ,..(56)
Teravih Şerbeti
Sultan Dördüncü Mehmed'in annesi Hatice Sultan'ıın, Galata köprüsünün başını süsleyen ve Sinan mektebinin bir şaheseri olan Yeni Cami'yi ve yanına da onun kadar muhteşem bir vakıf yaptırdığını
116 kişinin vazife aldığı bu cami ve vakıfta, yaz ayları boyunca içine kar atılıp soğutmak suretiyle halka dağıtılıp bu iş için her sene yirmi bin akçe tahsis edildiğini
Ayrıca Hatice Sultan'ın:
"Bu vakfiye şartlarını her kim değiştirirse günahı onların üzerine olsun. Allah, duyuran ve bilendir" diye başlayan bu vakfiyesine: "Ramazanlarda, teravih namazından sonra, caminin üç kapısından Atina balından yapılmış şerbet dağıtılsın. Eğer Ramazan yaza rastlarsa şerbete kar konsun. Her sene şerbet için 3000 okkalık Atina balı alınsın ve her kapı için , her gece 33 okkalık baldan şerbet yapılarak ikişer şerbetçi tarafından cemaata dağıtılsın" diye hayır hasenat için yapılması gerekenleri yazdırdığını . (121)
Osmanlı'nın Parlayan Kılıçları
16. yüzyılın kudretli padişahı Yavuz Sultan Selimin huzuruna girerek yer öpüp itimatnamesini sunan Venedik elçisi Antonio Jüstiniani'ne ülkesine döndüğünde Padişahın nasıl biri olduğu hakkında bilgi istediğinde elçinin şaşkınlık içinde: 'Kılıcı öyle parlıyordu ki yüzünü göremedim" diye itirafta bulunduğunu
Elçinin bu itirafının daha sonraları Yavuz Selim tarafından öğrenilmesi üzerine Haşmetli Hünkarım,Paşalarım Osmanlının kılıcı parladığı sürece düşmanların başı daima önde olur. A m a Allah korusun bu kılıç kınına girer ve paslanmaya başlarsa o zaman bu kafalar yavaş yavaş dikilir ve birgün bize yukardan bakar dediğini... (123) Biliyor muydunuz?
|