Şimdi önce şu soruya cevap arayalım: Neden yahudiler bu zulmü yapıyorlar? Oysa kendileri yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaları yüzünden bütün dünya tarafından dışlanmış olmalarına rağmen, Müslümanlar onlara yurt vermiş, vatan vermiş barındırmıştır. Onlar ise nankörlüklerini tarih boyunca sergiledikleri gibi şimdi yine aynı şeyi tekrarlamaktadırlar.
Çünkü yahudi tahrif ettiği Tevrat'a inanmaktadır. Onun inancına göre yeryüzünde insan olarak asıl yaratılan yahudidir. Diğer insanlar sair varlıklar gibi yahudiye hizmetçi olarak yaratılmışlardır. Bu köleliği kabul etmeyenlerin ise ırzı, malı, canı mubahtır. Dahası yahudi bir anneden doğmayan zaten yahudi olamaz.
Yani bir insanın önce başka bir dine mensup iken sonradan yahudi olması mümkün değildir. Yahudinin inancı işte budur.
Müslüman ise; ister yahudi, ister hristiyan, ister müşrik olsun, herkesin iman edip cennetlik olmasını ister. Hatta bunun için çaba sarfetmek zorundadır. Müslümanların çok acı tecrübelerine rağmen beş yüz küsur yıl önce, İspanya'dan kovulan ve başka devletlerce kabul edilmeyen yahudilere yeniden kucak açmaları bu inanç sebebiyledir.
Boşuna dememişler: "Besle kargayı oysun gözünü" diye. İşte bu yahudi de Filistin'e çöreklenmek için asırlarca çalışmış, her türlü desiseyi denemiş daha da olmayınca koca bir imparatorluğu dağıtmıştır. Sonunda mukaddes belde olan Filistin'e ve onun kalbi durumundaki Kudüs'e yerleşti. Oraya yerleşmeye başladığı tarihten buyana da çeşitli terörist faaliyetlerle Filistin'in asıl sahibi durumundaki Filistin evlatlarının kanını akıtmayı ve ırzına kastetmeyi aralıksız sürdürmektedir.
Kur'an-ı Kerim'de, en çok bahsi geçen topluluk yahudidir. Çünkü o sinsi ve tehlikelidir. Dolayısıyla insanlığın bu tehlikeden haberdar edilmesi gerekmektedir. Özellikle de Kur'an hep onların olumsuzluklarını anlatır. İsterseniz açın bir Kur'an fihristi ve yahudilerin vasıflarına bir göz atın.
Onların burada sayılan ve burada saymadığımız ancak Kur'an-ı Kerim'de zikredilen bütün özelliklerinin üzerinde tafsilatlı bir şekilde durma imkanımız yok. Fakat Mescidi Aksa'yı tehdit eden girişimleri, ümmet açısından büyük sorunlara yolaçan faaliyetleri hakkında daha isabetli düşünebilmemiz için onların Kur'an-ı Kerim'de ortaya konan kimliklerini tanımamız gereklidir. Çünkü ümmetin kapanamayan bu yarası şimdi daha bir derinden kanamakta ve tüm mü'minlerin de yüreğini dağlamaktadır.
İşin gerçeğinde onların İslam karşıtı faaliyetlerinin özü Kur'an-ı Kerim'in Tevbe suresinin 32. ayetinde şöylece dile getirilmektedir: "Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Ama kafirler istemese de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır."
İşte bu ayetten de açıkça anlaşılıyor ki yahudinin asıl amacı, bu dini ortadan kaldırmaktır. Hal böyle olunca, Mescidi Aksa ve Hz. Ömer Camii de Kudüs'te İslam'ı dünyaya haykıran en önemli iki ibadethanedir. Bu mescidler var oldukça, gelecekteki nesiller için İslam'ın mesajı hep taze ve canlı olarak devam edecektir. Siyonist yahudinin amacı ise bu mesajın sesini kesmektir.
Hz. Süleyman mabediyle ilgili efsaneler bu amaç uğrunda geliştirmiş oldukları idealleri için uydurdukları bir bahaneden ibarettir. Hatta bununla da kalmayıp şayet emellerini gerçekleştirirlerse Nil'den, Fırat'a belki Toroslar'a kadar bu ümmetin topraklarına ("vaadedilmiş topraklar" iddiasıyla) sahip olurlarsa buralarda İslam'ın şiarı olan mescitleri de yıkıp yok etmekten kaçınmayacaklardır.
Zira bugün Mescidi Aksa, yarın Eyüp Sultan, Fatih, Süleymaniye, Sultanahmet...
Nasıl ki haçlılar bugün üzerinde İspanya devletinin kurulduğu Endülüs'ü ele geçirdiklerinde oradaki milyonlarca Müslümana soykırım uygulayıp, İslam'ın alameti olan on binlerce camiyi, mescidi, medreseyi, kütüphaneyi ve çeşmeyi yıkmışlarsa, bugün aynısı Filistin topraklarında uygulanmaktadır.
Hatta daha da yakına gelelim. Daha dün aynı haçlılar "Biz Avrupa'nın göbeğinde İslam'a müsaade etmeyiz" deyip Bosna'ya aynı vahşeti sergilemediler mi? Ve hala yeni yeni toplu mezarlar ortaya çıkarılmıyor mu? Makedonya da aynı tehdit altında değil mi?
Ancak yahudiler bu emellerine ulaşacak mı? İşte bunu da ayetin devamından anlıyoruz ki; hayır tam aksine, her ne kadar yahudiler ve haçlılar istemese de Allah (c.c.) nurunu tamamlayacaktır. O zaman mazlum ve mustazaflar zalimlerden hesap soracaktır.
Fakat şunu da çok iyi bilmeliyiz ki, bu ilahi vaadler kimseyi gevşekliğe ve vurdumduymazlığa sürüklememelidir. Çünkü herkes izlediği tutumdan, takındığı tavırdan, görevini ne kadar yerine getirip getirmediğinden hesaba sorulacaktır. Mescidi Aksa bugün Müslümanların üzerinde bir emanettir. Yüce Allah: "Ey iman edenler! Allah'a ve Peygamberine hıyanet etmeyin ve bile bile size emanet edilen şeylere hıyanet etmeyin." (Enfal, 8/27) diye buyuruyor. İman şuuru içinde olan her Müslümanın bu gerçeği anlaması ve üzerindeki emanetin önemini kavraması gerekir. Eğer Müslümanlar emanetlerine hakkıyla sahip çıkarlarsa siyonist yahudiler de buraları tehdit eden girişimlerine son verirler. Çünkü onlar korkaktırlar ve korkaklıkları bizzat Kur'an-ı Kerim'de tescil edildiği gibi tarih de bütün açıklığıyla ortaya koymuştur. Bu korkaklıkları yüzündendir ki, kendi güçlerini ortaya koymaktansa fitne ve desise yollarına başvurmak yani birtakım lobicilik faaliyetleri yürütmek suretiyle zamanın süper güçlerini arkalarına alarak durumlarını sağlamlaştırmaya çalışmaktadırlar. Geçmişte Filistin topraklarına yerleşebilmek ve burada bir işgal devleti kurabilmek için o zamanın süper gücü durumundaki İngiliz İmparatorluğu'nu, bugün de kurmuş oldukları işgal devletini ayakta tutmak amacıyla ABD'ni arkalarına almaları bu yüzdendir. Ancak şunu gayet açık ve net bir şekilde ortaya koymalıyız ki günümüz yahudileri en çok, Müslümanların dağınıklıklarından ve kendilerine emanet edilen mukaddes varlıklara gereği gibi sahip çıkmamalarından cesaret almaktadırlar.
Konumuzu Maide suresinin 51. ayetiyle bağlayalım. Şöyle buyuruyor Yüce Allah:
"Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse o onlardandır."