Tarihi Vesikalar 1

İsrail ve Orman Kanunu

  1953- 1955 yılları arasında İsrail Başbakanlığı'nı yürüten Moshe Sharett'in, İsrail askerlerinin yaptığı katliamlarla ilgili olarak tuttuğu özel günlüğünde: "İsrail devleti, dünyanın gözünde çağdaş toplumların geliştirip benimsediği temel hukuk kanunlarını tanımayan ve orman kanunlarına göre davranan bir devlet haline gelmiştir" diye yazarak itirafta bulundu.

 

Yahudilerden Müthiş İtiraf

  1967 yılında Pariste düzenlenen dünya Yahudi Kongresi'nin zabıtları arasında bulunan bir belgedeki kayıtlara göre bir delegenin :                                                                  "Evet bugün bağımsız bir devletimiz var ama mesut muyuz? Osmanlı'nın devrindeki gibi huzurlu muyuz? Samimiyetle ve hepinizin içinden geçenleri dile getirdiğime inanarak söylüyorum ki hayır! Bizim bu dünyada huzurlu ve emniyetli yaşamamız, Osmanlı'yı yeniden kurmaya bağlıdır!" diyerek bir gerçeği itiraf ettiğini.

 

Yavuz'un izinden Gidenler

  1967 Mısır-İsrail savaşında, Mısır askerlerinin, düşmanlarını beklerken İsrail ordusunun bir anda Süveyş'in öbür yakasını geçerek dünyayı şaşırttıklarını...

Moşe Dayan'ın bu muazzam başarıyı daha sonra bir basın toplantısında :

 "İsrail in bu başarılı stratejisi, Yavuz Sultan Selim’in yıllar önce Mısır'ı fethederken uyguladığı harp planının bir kopyasıdır" diye açıklayıp gafletimizi yüzümüze vurduğunu..

 

Yahudinin Erkekliği

  İsrail başbakanlarından A. Sharon'un arkadaşı ve suç ortağı olan Meir Har-tzion'un, 1950'li yılların başında Gazze'de yapılan bir İsrail baskınında masum bir Arab’ı sırtından bıçaklayarak öldürmesinden sonra kendisiyle yapılan bir röportajda , yaptığından vicdan azabı duyup duymadığının sorulması üzerine:                         "Vicdan azabı mı? Hayır! Neden vicdan azabı duymalıyım ki? Bir adamı tabancayla öldürmek çok kolaydır. Tetiği çekersin hepsi bu kadar. Ama bıçak bambaşka bir şey, gerçek bir silah. Fantastik bir duygu bu, erkek olduğunu hissettiriyor insana. " diye cevap verdiğini.

 

Üçüncü Dünyanın Kobayları

  Batıda ilaç üretmekle ilgili yönetmeliklerin son derece ağır olup, bir ilacın piyasaya çıkarılmadan önce kobaylar üzerinde yeterince deneme yapılması gerektiğini ve bunun ise uzun ve pahalı bir süreç olduğunu herkes bilir.

  Buna çare bulan yahudilerin, yeni geliştirdikleri denenmemiş ilaçları üçüncü dünya ülkelerine pazarlayarak hem para kazanıp, hem de milyonlarca gönüllü kobay üzerin de ilaçlarını denediklerini.

  İlaç iyi çıktığı takdirde mallarını batıda pazarladıklarını, kötü çıktığında ise foyası çıkana kadar üçüncü dünya ülkelerine satmaya devam ettiklerini biliyor muydunuz?

 

Vahşetin Böylesi

  1096 yılında Haçlıların (Tapınak şövalyesi, Yahudi uşaklarının) Kudüs'e girerek 40 bin Müslüman’ı kılıçtan geçirdikten sonra, Gödofroi dö Buygom' un Papa II Urban' a yazdığı mektupta:

 “Kudüs'te bulunan bütün Müslümanları katlettik, malumunuz olsun ki; Süleyman Mabedi'nde atlarımızın diz kapaklarına kadar Müslüman kanına batmış olarak yürüyoruz.” diyerek barbarlıklarını belgelediklerini.

 

Haçlı Katliamı

  İnsanlık tarihinin en kara lekelerinden biri olan I. Haçlı Seferi (1099) sırasında tapınakçı Frank lider Raymond’un, Maaratün Numan şehrini işgal ederek 100 binden fazla Müslüman’ı kılıçtan geçirmiş ve ardından şehri yıkmıştır.

  Aynı ordunun kısa bir müddet sonra, bir salgın ve açlık illetine tutulduklarını ve o günleri yaşayan bir şahidin yapılanların korkunçluğunu :

“Öylesine kıtlık vardı ki, adamlarımız bir süre önce öldürdükleri kimselerin butlarından parçalar kopartıp; ateşte kızartıyor ve daha tam pişmeden vahşi ağızlarıyla eti silip süpürüyorlardı” diye yazdığını düşünebiliyor musunuz?

 

Acı İtiraf

 Lozan Konferansına İsmet İnönü ile birlikte katılarak Türkiye aleyhine birçok entrikalar çeviren Hahambaşı Hayim Naum’un, daha sonraları hükümet erkanı ile araları çok iyi olmasına rağmen;                                                                                   “Bu memlekete, bu millete çok kötülük ettim, artık aralarında yaşayamam” diyerek pişmanlık içinde Mısır’a gittiğini.

 

Yahudinin Pis Parmağı

 "Arap Birliği " düşüncesinin, İngiliz ve Yahudilerin, Osmanlı Devleti'ni parçalamak için kullandığı bir vasıta olduğunu ve böylece Arapları, İslam ümmetinden ayırmayı hedeflediklerini çoğu insan bilmektedir.

 Nitekim "Baas Arap Milliyetçiliği" fikrinin de bir Prüten Hristiyan olan Misel Eflak tarafından ortaya atıldığını. Yine Osmanlı'yı İslam aleminden koparmak için ortaya atılan "Pantürkizm" düşüncesinin fikir babasının da Vambery isimli  Avrupalı bir Yahudi olduğunu biliyoruz.

 

İslam'ın Boğazına Geçirilmeye Çalışılan İp

 İlk olarak Avrupa'yı Ümit Burnu üzerinden doğuya bağlayan deniz yolunu keşfetmesiyle dünya sömürgecilik tarihinde yeni bir dönem açan "Tapınak şövaIyesi" Portekizli denizci Vasco da Gama, Güney Hint adalarına ulaştığında:

 " İşte şimdi İslam'ın boğazına ipi geçirdik. Bu ip çekilmeye devam edecek, neticede boğaz sıkılacak ve Müslümanlık ölecektir " demişti.

  

Enver Paşa, Basra’ dan, Bosna Hersek’ e kadar olan bir imparatorluğu yıktırıp İstanbul’ dan kaçarken şu acı itirafı yapmıştı;

 “Biz Sultan Abdülhamit’i anlamadık, biz Siyonistlere alet olduk. Bizi beynelmilel masonluk istismar etti. Elimdir, fakat biz siyonizm için çalışmışız..”

 

Yahudi tarihçi, Moşe Zimmermann, 28 nisan 1995 tarihli “Yeruşalayim” gazetesinde şunları yazmış;

 “1933’te Hitler’e oy verenler, bunu Almanya’da hüküm süren düzensizliğin giderilmesi için yaptıklarını, Nasyonal Sosyalist ideolojiyi benimsemediklerini ve rejimin böylesi aşırılıklara gideceğini düşünmediklerini söyleseler bile, olup bitenlerden bir ölçüde sorumludurlar.

  Ben bu hadiseyi inceledim ve İsrail deki durumla paralellikler kurdum. Halk toprak işgali ahlaksızlığına karşı sesini yükseltmiyor. İşgali tasvip eden bir partiye oy vermek suç sayılmıyor. İşgal altındaki topraklarda görev yapan askerlere kahraman muamelesi yapılıyor. Bu askerlerin SS birliklerine gönüllü yazılan Almanlardan ne farkları var?

  İsrail halkının büyük bir bölümünü hiç tereddüt etmeden Nazilerle aynı kefeye koyuyorum. El Halil deki yahudi yerleşim birimlerinde oturanların çocuklarına bir bakın: Küçük yaşlardan itibaren her Arap’ın kötü olduğu ve Yahudi olmayan herkesin düşman olduğu fikriyle doldurulan bu gençler, tıpatıp Hitler gençliğine benziyorlar.

  Eski bakanlardan Rehevan Ze’evi, işgal edilen topraklardaki bütün Filistinlilerin sürülmesini istiyor. Nazi Partisi’nin programı da böyleydi işte: Bütün Yahudileri sürmek.”

 

İsrail baş Hahamı Ovadiya Yosef’ in 9 nisan 2001 tarihli konuşması,

 “ Tanrı, Arapları helak edecek. Onları cezalandıracak, yok edecek. Araplara merhamet etmemizi isteyenlere kulak asmayın. Füzelerle paramparça etmeliyiz onları. İmha etmeliyiz o alçakları.”

 

Siyonist James Warurg’un,1959’da ABD senato komisyonundaki sözleri,

 “Sevseniz de sevmeseniz de fetihle veya anlaşmayla bir Dünya hükümeti’ne kavuşacağız.”

 

1962 yılında Ben Gurion bir kehanette bulunuyor,

 “1987’de Sovyetlerin dağılacağını, yerine federatif bir Avrasya topluluğunun kurulacağını, BM’in Kudüs’te bütün dünyanın federatif birliğine hizmet edecek peygamberin türbesini inşa edeceğini, nüfus artışının kontrol altına alınacağını ve yine Kudüs’te bütün insanlığa şamil olacak bir yüksek mahkemenin kurulacağını söylüyordu.”

 

Başkan Reagen,1983’de Tom Dine’ye şunları söylüyor,

 “Eski Ahit’te geçen antik çağ kehanetlerine ve Armegedon’u haber veren işaretlere dönüp bakıyorum ve merak ediyorum; olacakları görecek olan jenerasyon biz miyiz? İnanın bana, bu olanlar kesinlikle gidişatımızı gösteriyor.”

 

Likud’un piri olan Vladimir Jabotinsky’nin Balfour’a yazdığı mektuptan,

 “Rusya’daki her Yahudi Siyonist eğer Siyonist emellerinin başarıya ulaşmasının müttefikleri desteklemeye ve Türkleri Filistin’den kovmaya dayandığına ikna edilirse kendi lehimize çok önemli bir unsuru kazanmış olacağız.”

 

Son Dakika Haberleri
 
Facebook beğen
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol