Sabetay Sevi

17. yüzyıldan îtibâren, muhtelif Osmanlı şehirlerinde, bilhassa Selânikte Müslüman adı ve kıyâfeti altında yaşayan Mûsevî cemâati fertlerine verilen ad. Çeşitli dinlerden Müslüman olanlara mühtedî denildiği hâlde, bu tâbir bunlar hakkında hiçbir zaman ve hiçbir yerde kullanılmamış, yüksek tabaka tarafından, bir dereceye kadar nezâketen “avdetî” tâbiri kullanılmıştır. Kendilerine; maâmînim (müminler) veya haberim (ortaklar), bir de baale milhamah (mücâhitler) isimlerini verirlerdi.
Gizli bir mezhep sayılan dönmelik, aslen
İspanyalı olup, İzmire yerleşen Mordehay Sevi adlı bir Yahûdînin oğlu olan Haham Sabatay Sevi tarafından kuruldu. Özel bir eğitim görüp haham olarak yetişen Sabatay Sevi, ilk önce, 1648de İzmirde mesihliğini ve İsrâiloğullarını kurtarmak için Allahü teâlânın göndereceği peygamber veya kurtarıcı olduğunu iddiâ etti. Mûsevîler, Mesihin Filistine hükümdâr olacağına ve Kudüsü merkez yaparak dünyânın dört köşesine dağılan Yahûdîleri burada toplayacağına inandıkları için, onun etrâfında toplandılar. İzmirdeki hahamlar ona karşı çıkınca, 1650de İstanbula geldi. İstanbul hahambaşısı da Sabatay Seviye karşı çıkınca, kendisine daha uygun bir muhit olan Selânike geçti. Selânikteki hahamlar tarafından sevgi ve saygıyla karşılanan Sabatay Sevi, bâzı tepkilerle karşılaşınca Selâniki de terk ederek, Atinaya ve tekrar İzmire döndü. İzmirde kaldığı üç yıl içinde dikkati çekecek bir davranışta bulunmaktan kaçındı. 1663te Mısıra giden Sabatay Sevi, kısa bir müddet Kâhirede kaldı. Burada Rafael Josef Çelebi adında zengin bir sarrafla tanıştı. Daha sonra Kudüse gitti. Mûsevîlerin takdîrini kazanmak için Kudüsün mukaddes yerlerini ve evliyâ kabirlerini ziyâret etti. Davranış ve çekici konuşmalarıyla Kudüs halkının îtibârını kazandı. Joseften aldığı paraları bunlara dağıttı.
Nayir adındaki
Polonyalı bir hahamın kızı olan Sara ile evlendikten sonra Gazzeye gitti. Orada Abraham Nathan adlı Yahûdî ile tanıştı. Abraham Nathan, kendisinin Mesihten önce gelecek olan peygamber olduğunu ve Sabatayın da Mesih olduğunu söyledi. Böylece Sabatay Sevinin taraftarları çoğaldı. Kudüse tekrar döndüğünde kendisinin Mesih olduğunu gizlemeye gerek duymadı. Kudüsteki hahamlar karşı çıktılarsa da, Sabatayın taraftarları gün geçtikçe arttı. Mısır, İstanbul, İzmir ve Avrupanın çeşitli şehirlerine Mesihliğini îlân ve propagandasını yapmaları için sâdık adamlarını yolladı. Kudüsten Halebe geçti. 1667de tekrar İzmire döndü. Sabatay Sevi, Mûsevîlerin dînî âyin ve törenlerinde bâzı değişiklikler yaptığı gibi, sinagoglarda okunan duâların çoğunu değiştirdi. Mûsevîler kendisini bir kral olarak görmeye başladılar.
O ise kendisini kralların kralı olarak görüyordu. Dünyâyı kendi hesâbına göre 38 krallığa böldü. Her birine de, kardeşlerini ve sâdık adamlarını kral tâyin etti. Çeşitli beyannâmeler yayınlayarak, Osmanlı idâresine karşı harekete geçti. Mûsevîler Müslümanlara karşı taşkınlıklarını arttırdılar. Mûsevîlerin Müslümanlara karşı yaptığı işler ve Sabatay Sevinin durumu üzerine Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa, sahte Mesih ile hakkında düzenlenecek evrâkın İstanbula gönderilmesini emretti. Yakalanan Sabatay Sevi ve adamları, 1668 senesi
Ocak ayında İstanbula gönderildi.
İstanbula getirilen Sabatay Sevi, sorgulamasında korkusundan yaptıklarını inkâr etti.
Sadrâzam Kaymakamı Mustafa Paşa, Şeyhülislâm Minkârizâde Yahya Efendi ve Sultanın imâmı Vânî Mehmed Efendi huzurunda kendisinin Mesih olmadığını söyledi, yaptıklarını inkâr etti ve Müslüman olduğunu îlân etti. Mehmed Efendi ismini aldı. Böylece Osmanlı târihinde dönmeler meselesi başlamış oldu.
Onun Müslüman olmuş görünmesiyle ilgili olarak Vânî Mehmed Efendi; “Bu adamın Müslümanlığı kalbî hisler ve ihlâsla kabul ettiğine kâni değilim. Fakat dînimiz şüpheyi reddeder ve kişinin îmânı üzerine hüküm ancak cenâb-ı Hakkındır. Bu îtibârla ihlâsla Müslüman olmasını niyâzdan başka şey yapamam...” demekten kendini alamadı.
Sabatay Sevinin Müslüman olmuş görünmesi
Türkiye ve diğer memleketlerdeki Yahûdîler arasında şaşkınlığa sebeb oldu. Sabatay Sevi, taraftarlarını yatıştırmak için de; “Tanrı beni İsmâilî yâni Müslüman yaptı. Ben kardeşiniz kapıcıbaşı Mehmedim. O öyle emretti. Ben itâat ettim.” dedi. Müslüman olmuş görünmesine rağmen Mesihlik iddiâsından vazgeçmedi, eski faaliyetlerine devâm etti.
Bu arada pâdişâha ve müftüye başvurarak Yahûdîleri hidâyete dâvet etmek üzere kendisine izin verilmesini istedi. Sabataya sinagoglarda isteyenlere Müslümanlığı anlatması için müsâde çıktı. Bundan istifâde ederek taraftarlarını toplamaya çalıştı. Müslümanlar arasına giren Mûsevîler, kıyâfetlerini değiştirip Ahmed, Mehmed, Mehmed Ali, Abdullah, İsmâil gibi isimler almaya başladılar. Mehmed ismini aldıktan sonra, mesihlik iddiâsından vaz geçmeyen Sabatay Sevi, Selânik ve İstanbuldan sonra, sürgüne gönderildiği Bağdat ve Ürgüpte kaldı. Bu arada Sabatayistlik, yâni dönmeliğin esas inanış ve ibâdetlerini bir araya toplayan on sekiz emri yayınladı ve kutlayacakları bayram günlerini tesbit etti. Dönmelerin uyması gereken 18 maddelik; “On sekiz emir” denilen
nizamnâmenin hülâsası şöyledir: “Allahın birliğine ve Sabatay Sevinin Mesihliğine inanılacak, yalan yere yemin edilmeyecek, Allahın adı anıldığında saygı gösterildiği gibi, Mesihin zikri geçince de saygı gösterilecek, Mesihin sırrını anlamak için toplantılar yapılacak. Adam öldürülmeyecek, zînâ edilmeyecek, Yahûdî yılının dokuzuncu ayı olan Kislevin 16. günü bayram yapılacak. Yalan yere şâhitlikte bulunulmayacak, birbirlerine karşı mürüvetli ve merhâmetli davranılacak, her gün Mezâmir okumaya gizlice devâm edilecek. Müslüman
Türklerin âdetlerine onların gözlerini boyamak maksadıyla riâyet edilecek. Ramazan orucunu tatbik için sıkıntı çekilmeyecek, aynı şey Kurban için de yapılacak. Dînî merâsimlere zâhiren uyulacak, Müslümanlarla evlenmekten kaçınılacak. Kamerî ayların ilk günlerine dikkat ve hürmet gösterilecektir.”
Bu emirleri neşreden Sabatay Sevinin yaptığı işler, Sadrâzam Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşaya anlatılınca, onu çağırıp sorguya çekti. Sabatay Sevi; “Aman efendimiz! Hakkımda size söylenenlerin hepsi yalan ve iftirâdır. Bir takım dost ve akrabâlarımı etrâfıma topladığım doğrudur. Ama bunun hakîkî sebebi onları da hidâyete erdirip Müslüman eylemektir. Eğer bu suç ise türlü cezâya râzıyım. Boynum kıldan incedir.” dedi. Sadrâzamı bu sözlerle kandırdığını zanneden Sabatay Sevi, Kuruçeşme ve Kağıthânede taraftarlarıyla gizlice İbrânice âyin yapıp duâlar okurken yakalandı. Adamlarıyla birlikte
Arnavutluka sürüldü. Bir müddet orada kalan Sabatay Sevi, 30 Eylül 1675te Berat kasabasında öldü.
Kadınları sarı mest ve beyaz car giyinen, erkekleri ise, beyaz keçe üzerine yeşil sarık saran, görünüşte Müslüman bilindikleri ve Müslüman adı taşıdıkları hâlde bayramdan bayrama namaza giden dönmeler, Sabatay Sevinin ölümünden sonra, Yâkûbîler, Karakaşlar, Kapancılar olarak üçe ayrıldılar. Değişik adlar alan bu grupların nesl-i şerîf denilen en yüksek asil âilelere mensub birer reisi vardı. Bunlar cemâat ihtiyarlarının reyleriyle seçilirler, ölünceye kadar bu mevkide kalırlardı. Ab-be-din denilen reisler tarafından tâyin olunan ruhânî reisler dînî vazifeleri yerine getirirlerdi. Dönmelerin bu üç zümresi hâriçten veya birbirlerinden kız alıp vermezlerdi. İlk zamanlar Selânikte yerleşen dönmeler, Balkan Harbinden sonra Selânikten tamâmen ayrılarak İstanbula geldiler. Ekseriyetle Nişantaşı ve Şişli semtlerine yerleştiler. Çocuklarını da Türk okullarına vermemek için Feyziye Lisesi ve Şişli Terakkî Lisesi adında iki okul açtılar ve bu okullara gönderdiler. Aralarındaki eski katı gruplaşmaları kaldırıp, dayanışmaya yönelerek ticârî hayatta tesirli oldular. Bunun yanında vâlilik, müsteşârlık ve siyâsî olarak da milletvekilliği ve bakanlığa kadar yükselenler ve gazetecilik mesleğinde muvaffak olanları da oldu.

 
Son Dakika Haberleri
 
Facebook beğen
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol