Misyoner Ajanlar 2

AJAN HUMPFER 'IN FAALİYETLERİ

1710 yılında İngiliz Sömürgeler Bakanlığı’nın emri ile Mısır, Irak, İran, Hicaz ve İstanbul’a ajan olarak gönderilen Humpher, hatıralarını bir kitapta derlemiştir. Burada bizzat Humpher’ın ifade ettiği üzere Sömürgeler Bakanı’nın yardımcısı kendisine bakanlık tarafından yayınlanan ve kendi casuslarına dağıtılan bir kitap vermiş ve burada Müslümanların güçlü ve zayıf yönleri belirlenmiş, güçlü noktaların nasıl zayıflatılacağı ve zayıf noktalardan nasıl yararlanılacağı ayrıntılarıyla ortaya konmuştur.

1. Sünni ve Şii Müslümanlar arasında birbirine karşı kötümserlik ve suizan duyguları icat ederek mezhebî ihtilafları körüklemek. Her grup adına diğerine karşı töhmetli ve ihanetli konuları yaygınlaştırmak. Bu tefrika ve nifak için yararlı olacak planların uygulanmasında büyük meblağlarda para sarf etmekten çekinmemek.

2. Müslümanların cehalet ve bilgisizliğini korumak, her türlü eğitim ve öğretim merkezlerinin kurulmasını önlemek. Büyük din âlimleri ve müctehidler aleyhine ithamlarda bulunmak.

Buradan anlaşılacağı üzere din âlimlerine ve müctehidlere dil uzatmak, iftira atmak faaliyetlerinin temeli 200 yıl öncesine kadar inmektedir ve misyoner teşkilatlarının ortaya attığı bir oyundan başka bir şey değildir.

3. Tembelliği teşvik etmek, çalışkanlığa mâni olmak. Ölümden sonraki hayatı anlatarak, cennetten rengarenk görüntüleri halkın gözünde canlandırarak bu dünya hayatı için çaba sarf etmelerini önlemek. Sonuçta halkın geçimini temin etmek için çalışmasını sağlamak.

4. ‘Sultan yeryüzünde Allah’ın gölgesidir’ gibi hadislerden yararlanılarak zorba, zalim ve kendini düşünen padişah ve hükümdarların hakkaniyetini ispat etmek. Veya Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Emevi ve Abbasi halifelerinin zorla kılıç zoruyla hükümdarlığı ele geçirdiklerini, kılıcın mukadderatlarına hâkim olduğunu veya Sakife toplantısının Hz. Ömer’in öncülüğünde yapıldığı konularını gündemde tutmak. Ve bu konuda bir takım eleştirilerde bulunmak. Hz. Ömer’in Hz. Ali taraftarlarının ve eşi Hz. Fatıma’nın evini yakarak tehditte bulunduğu iddialarını yaygınlaştırmak. Yine Hz. Ömer’in görünürde Hz. Ebubekir’in vasiyeti ile ama aslında muhaliflerin tehdidi ile halife olduğunu Hz. Osman’ın halife olması için Hz. Ali’ye karşı yapmacık bir şûra toplandığını ve bu yüzden Hz. Osman’ın öldürülmesine kadar varan ayaklanmaların çıktığını sürekli halka anlatmak. Ancak daha sonra Hz. Ali’nin halife olabildiği, ondan sonra Hz. Muaviye’nin bile ve zorla halifelik makamını ele geçirdiğini ondan sonrakilerin de Ebu Müslim ayaklanması ve Beni Abbas hilafetinin kuruluşuna kadar kılıç zoruyla halife oldukları, İslam halifelerinden Osmanlı hükümdarları dönemine kadar hepsinin zalim olduğu, İslamî düzende diktatörlük hükümetinin yerleşik kazandığı iddiaları sürekli propaganda edilmelidir.

5. Seyahat özgürlüğü ortadan kaldırılmalı, şehir merkezlerinde ve köylerde fitne arttırılmalı, kötüler ve kötülükler korunmalı, suçluların, fitnecilerin, silahlı soyguncuların cezalandırılmaları önlenmeli, yol kesiciliğe, çapulculuğa teşvik edilmeli ve bütün bunları yapan adamlara silah ve para dağıtılmalı.

6. Müslümanların ırkçı ve milliyetçi duyguları kamçılanarak eski kültür, dil ve tarihe sıkı sıkıya bağlı olmalarına neden olan düşünceleri ortadan kaldırılmalıdır. Mesela Mısır’da Firavunluğu gündemde tutmak, İran’da Zerdüştlüğü canlandırmak ve Mezopotamya bölgesinde putperestliği yeniden gündeme getirmek gibi.[1]

7. İçki, kumar, fesat ve fuhşu yaymak, domuz eti kullanmayı teşvik etmek. Bu tür faaliyetlerde Yahudi, Hıristiyan, Zerdüşt gibi azınlıklar birbirleriyle işbirliği yapmalıdırlar. Sömürgeler Bakanlığı bu çalışmaların karşılığında hediye ve ikramiyeler verecektir. Bu yolda hiçbir çabayı esirgemeyecektir. Dolayısıyla içki, kumar, fuhuş ve domuz eti yeme gibi dörtlü fesadı her şeyden fazla yayacak kişiler hazırlanmalıdır. İslam ülkelerinde olan İngiliz memurları her vesileyi kullanarak, para vererek, hediye vererek gizli veya açık bu fesatların yayılmasına çalışmalıdırlar. Ve bu işlerde çalışanlar her türlü zarar ve tehlikeden korunmalıdırlar. Diğer taraftan Müslümanları, İslam ahkâmını ayaklar altına alma, Allah’ın emrettiklerine ve nehyettiklerine uymama noktasında teşvik etmelidirler. Zira İslam ahkâmına uymamaları toplumda düzensizlik ve karışıklık yaratacaktır. Örneğin ribâ (faizcilik). Kur’an’da şiddetle kınanmış, haram alış-verişin yaygınlık kazanmasına çalışılmalı ve böylece birbirlerinden kopuk ekonomi daha da dağıtılmalıdır. Ribâ konusundaki ayetler yanlış tefsir edilmelidir. Şu ilke de unutulmamalıdır ki; Kur’an’ın bir emrini dinlememek diğerlerini de dinlememeye ve hiçe saymaya zemin oluşturacaktır.

8. Din âlimleri ile halk arasındaki karşılıklı saygı ve dostâne ilişkiler bozulmalıdır. Bu görevi hiçbir İngiliz memuru unutmamalıdır. Bu yolda iki iş yapılmalıdır:

a. Din âlimlerine iftira etmek.

b. Din âlimleri arasına, Sömürgeler Bakanlığı memurlarını din âlimi kisvesi altında yerleştirmek.

Bu sözde âlimleri özellikle El-Ezher Üniversitesi’ne, İstanbul’daki ilmî ve dinî merkezlere, Necef ve Kerbela’daki ilim merkezlerine yerleştirmek gerekir. Halk ile âlimlerin arasındaki ilişkiyi bozmanın bir yolu da yeni okullar açarak Sömürgeler Bakanlığı’nın amaçları doğrultusunda çocuk yetiştirmektir. Bu okullarda bizden ücret alan öğretmenlerden yaralanılmalıdır. Bugünkü bilimin yanı sıra Osmanlı halifesi ve din âlimlerinden nefret etmeyi, onlara karşı düşmanlık yapmayı da öğretmelidirler. Halifenin zulümlerini, kötü ahlakını, halkın malını şehvet ve fesada nasıl harcadığını, Peygambere en ufak benzerliklerinin bulunmadığını öğrencilerine açıklamalıdırlar.

9. Sadece Şiilerin inancı olan kafirlerin necis olduğu düşüncesi Müslümanların zihninden çıkarılması gereken meselelerdendir. Kur’an ve hadislerden deliller zikrederek gayrimüslimlerin temiz olduğu ispat edilmeye gayret edilmelidir. “Ehl-i Kitabın yediği size helaldir. Sizin yediğiniz de onlara helaldir. Ve size mümin temiz kadınlar ve Ehl-i Kitap (Yahudi ve Hıristiyanlar) temiz kadınlar helaldir”[2]ayeti gibi ayetlerden yararlanılmalıdır.

10. Müslümanları şuna inandırmak gerekir ki; Peygamberin dinden maksadı yalnız İslam dini değildir. Kur’an’da da zikredildiği gibi Yahudi, Hıristiyan ve diğer dinlerin takipçileri de Müslüman’dır. Kuran’da Hz. Yusuf’un Allah’tan Müslüman olarak ölmek istediği kaydedilmektedir. Nitekim İbrahim ve İsmail peygamberler: “Allah’ım bizi Müslümanlardan, ailemizi İslam ümmetinden kıl” diye dilekte bulunmaktadırlar. Yakup Peygamber oğullarına: “Müslüman olmadan ölmeyin” buyuruyor.

11. Diğer önemli bir husus da kilise yapılması için zemin oluşturmaktır. Kur’an’dan, hadislerden ve İslam tarihinden örnekler göstererek Müslümanlara Ehl-i Kitabın ibadet yerlerine saygı gösterilmesi gerektiği anlatılmalıdır.

12. İslam Peygamberlerinden Yahudi dinini inkar eden hadisler naklolmuştur. “Yahudileri Arap yarımadasından çıkarınız” veya “Arap yarımadasına iki ayrı din sığmaz” gibi hadislerin doğruluğu üzerinde şüphe uyandırmalıyız. Örneğin eğer bu tür hadisler doğru olsaydı Talha gibi bazı sahabeler Yahudiler ile evlenmezdi veya Necran Hıristiyanları ile barış anlaşması imzalamazdı.

13. Müslümanları ibadetlerinden alıkoymak ve şüphe uyandırmak gerekmektedir. Özellikle Allah’ın, kulların ibadetine ihtiyacı yoktur konusu üzerinde ısrarla durulmalıdır. Haccı anlamsız göstererek, Müslümanları Mekke yolculuğundan alıkoymak gerek. Aynı şekilde dinî toplantılar, taziye merasimleri hedeflerimiz için tehlikelidir. Şiddetle önüne geçilmelidir. İmamlar ve din büyüklerine türbeler yapımı, yeni cami ve medrese inşâsı her ne şekilde olursa olsun önlenmelidir.

14. Ailelere nüfuz edilerek baba-evlat ilişkileri (aile içi ilişkiler) sömürü kültürünün etkisinde kalacak şekilde düzenlenerek artık büyüklerin nasihatlerinin dinlenmeyeceği derecede bozulmaya çalışılmalıdır. Bu durumda biz, gençleri dinî inançların etki alanından çıkararak din âlimleri ile ilişkilerine son verebiliriz.

15. Müslüman kadınların tesettürden vazgeçmeleri için olağanüstü bir çaba sarf etmeliyiz. Tarihî deliller ile kadının örtünmesinin Beni Abbas döneminde başladığını İslam’da böyle bir şeyin bulunmadığını iddia etmeliyiz. İlk İslam kadınları erkekler ile omuz omuza faaliyet gösteriyorlarmış. Kadının örtünmesi geniş propagandalar ile ortadan kalkınca, ajanlarımız gençleri gayri meşru cinsel ilişkilere teşvik etmeli ve bu şekilde İslam toplumlarında fesadı yaymalıdırlar. Gayri-müslim kadınlar hicapsız olarak dolaşmalıdırlar ki Müslüman kadınlar da onları taklit etsin.

16. İmamlara ve cemaate yönelik çeşitli ithamlarda bulunularak cemaat namazlarının ortadan kalkmasına çalışılmalı, halkın ona yönelişi azaltılmalıdır. Bu konuda özellikle cemaat imamının fâsıklığı üzerine propagandalar yapılmalı, böylece halk ile imam arasında suizan ve düşmanlık oluşacak ve ilişkiler kopacaktır.

17. Sorunlardan biri de Müslümanların mübarek ve mukaddes yerleri ziyaret etmeleridir. Bu tür türbelere önem vermenin, süslemenin bidat ve şeriata aykırı olduğunu peygamber döneminde bu teşrifatın bulunmadığını, ölülere ibadet yapılmadığını delilleriyle beraber ispat etmeliyiz. Yavaş yavaş binaların yıkılmasıyla ve bu türbelerin izlerini ortadan kaldırarak halk bu ziyaretlerden vazgeçmelidir. Bu planı uygulamanın bir yolu da yerlerin asaleti hususunda kuşku uyandırmaktır. Mesela Peygamber Mescid-i Nebi’de değil anasının mezarında metfundur denilebilir. Ebubekir, Ömer, Bâki Kabristanı’nda medfundur, Osman’ın mezarı belli değildir. Ali’nin türbesi Basra’dadır. Necef’de Müslümanların ziyaret ettiği kabir Mugire b. Şube’ye aittir. İmam Hüseyin’in kafası Hannane Camii’nde gömülüdür, nâşının gömüldüğü yer ise belli değildir. Kazımeyn’de İmam Musa Kazım ve İmam Cevad değil iki Abbasi halifesi gömülüdür. Meşhed’deki ise İmam Rıza’nın değil Harun Reşit’in mezarıdır. Samira’da da İmam Hâdi ve İmam Askerî değil Abbasi halifeleri gömülüdür gibi iddialar ileri sürerek zihinleri allak bullak etmeliyiz. Bâki Mezarlığı’nı yerle bir etmeye çalışmalı ve bu konuya önem vermeliyiz. Diğer İslam ülkelerinde türbelerin de aynı şekilde harabeye çevrilmesini sağlamalıyız.

18. Şiilerin Peygamber soyundan gelen ailelere gösterdikleri saygı ve bağlılık onların Peygamberin soyundan olup olmadıkları hususunda kuşku uyandırılarak ortadan kaldırılmalıdır. Bunu yapabilmek için bazı kişileri siyah veya yeşil sarık ile giyindirerek Peygamber soyundandır diye tanıtmalıyız. Böylece onları tanıyan halk yavaş yavaş gerçek seyitlerin kimliği konusunda şüpheye düşecek ve Peygamber evlatları hakkında suizana kapılacaktır. Diğer bir konu da hakiki seyyit ve din âlimlerinin kafasından ammameyi (sarık) kaldırmaktır. Böylece hem peygamberlerin, hem de âlimlerin halk arasındaki saygınlığı ortadan kalkacaktır.

19. İmam Hüseyin’e mâtem tutulan merkezler veya medreseler ortadan kaldırılmalı harabeye çevrilmelidir. Tüm gücümüzle halkın medreselere ve İmam Hüseyin’e mâtem merasimlerine gitmesini önlemeye çalışmalıyız. Yavaş yavaş bu işler de terkedilecektir. Bunun için de medrese yapımını, vaiz ve mersiye okuyanların şartlarını zorlaştırmalıyız.

20. Müslümanların zihinlerine, özgürce düşünme fikrini, niçin ve nedenleri yerleştirmeliyiz. Herkes özgürce düşünebilir. İstediği her işi yapabilir. İyiliklere sevk ve kötülüklerden alıkoymak vacip değildir. İslam ahlakını yaymak gerekmez. İranlıların meşhur bir sözü vardır: İsa kendi dininde, Musa kendi dininde. Hiç kimse öldükten sonra diğerinin kabrine konulmaz. Eğer iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak vâcip ise bunu padişahlar yapmalı, normal bir insanın buna hakkı yoktur.

21. Nesli kontrol etmek gerekir. Erkeklerin birden fazla kadın almalarına izin verilmemeli. Evlenme işleri mümkün olduğunca zorlaştırılmalı. Örneğin hiçbir Arap bir İranlı kadın ile ve bir İranlı erkek de bir Arap kadın ile evlenmemelidir.

22. İslam öğretilerinin evrensel olduğu kesinlikle reddedilmeli, İslam’ın aslında genel anlamda bir hidayet dini olmadığı, bir kabile dini olduğu vurgulanmalıdır.

23. Müslümanların elinde bulunan Kur’an’ın gerçek Kur’an olup olmadığı yolunda şüpheler uyandırılarak eksik veya fazlalığı bulunan yeni Kur’an’lar bastırıp halk arasında dağıtılmalı, şüphe ve kuşku uyandırılmalıdır. Özellikle Yahudi ve Hıristiyanların aleyhine olan ve iyiliği emredip kötülükten alıkoyan ayetler Kur’an’lardan çıkarılmalıdır. Böyle bir Kur’an Türkçe, Farsça, Hintçe gibi çeşitli dillere tercüme edilip, yayınlanmalıdır. Arap olmayan hükümetler, Kur’an, namaz, ezan gibi ibadetlerin Arapça okunmaması hususunda kışkırtılmalıdır. Diğer önemli bir konu da hadis ve rivayetler hususunda şüphe uyandırmaktır. Hadislerde de Kur’an ayetleri gibi tahrifatlar yapılmalıdır.”[3]

Sömürgeler Bakanı’nın Yardımcısı, ajan Humpher’a kitapla ilgili şunları anlatıyor:

“Yapılması gereken işlerin yapılması esnasında siz yalnız olmayacaksınız. Son derece samimi ve sâdık meslektaşlarınızdan beş bin kişi tüm İslam ülkelerinde bu planların uygulanmasında size yardım edeceklerdir. Sömürgeler Bakanlığı bu alanda gelişme kaydedildiği takdirde bu sayıyı yüz bine çıkarmayı düşünmektedir. Böyle bir grubu yetiştirmede ve gerekli yerlere yerleştirmekte de muvaffak olduğumuz takdirde hiç kuşku yok ki tüm İslam topraklarına musallat olacağız. Tüm İslam ahkâmını mahvetmeye koyulacağız. Ben sana müjde veriyorum, bir asır zarfında istediklerimize kavuşacağız. Eğer bugünkü İngiliz nesli gelecekteki zaferleri göremeyecek olsalar bile sonraki evlatlarımız bu mutlu günleri göreceklerdir. Ne güzel söylemiş İran atasözü; öncekiler ekti biz yedik, şimdi biz ekiyoruz gelecektekiler yesin diye. Büyük Britanya İslam’ı parçalamakta muvaffak olduğu vakit, Hıristiyanlık alemi bu 12 asırda katlandığı tüm eziyet ve zahmetlerden kurtulacaktır. Müslümanlar bu süre zarfında bize çok kere saldırmış bir çok savaş açmışlardır. Hıristiyanlığa hiçbir yararı olmayan haçlı savaşları gibi. Moğol hücumları plansız ve amaçsız başlatıldığı için onca yağma, yıkma ve tahribata rağmen İslam’ı yok edemedi.

Ancak bizim İslam ile olan savaşımız Moğollar gibi sadece bir takım askerî harekâtlar ve yakıp yıkmalar, yağmalamalar değildir. Bu işte de pek acelemiz yoktur. B. Britanya Devleti ciddi bir mütalaa ve çok iyi bir planlama ile İslam’ın yok edilişi için adım atacaktır. Ve düzenli ve dakik planların uygulanmasını sabırla izleyecektir. Sonunda amacına ulaşacaktır. Tabii ki zaruret icap ettiği zamanlar ateşli silahlarımızla da saldıracağız. Ancak savaş son başvuracağımız yoldur. Buna da İslam topraklarında tam hakimiyet elde edince bize başkaldıranları ezmek için başvuracağız. Kuşkusuz ki İstanbul hükümdarları (Osmanlılar) çok zeki ve uyanıktırlar. Planlarımızı İslam ülkelerinde kısa vadede uygulama izni vermeyeceklerdir. Bu nedenle orta halli aileler için yaptırdığımız okullarda çocukları eğitmeliyiz. O bölgede çok sayıda kilise inşâ etmeliyiz. İçki, kumar ve fuhşu öyle yaygınlaştırmalıyız ki genç nesil dinden tamamen yüz çevirsin. İslam ülkeleri yöneticileri arasında anlaşmazlık ve keşmekeşliği körüklemeliyiz. Fitne ve kargaşa ateşini tutuşturmalıyız. Devlet adamlarını, esnafı ve güçlü kişileri kurnaz ve güzel Hıristiyan kadınlarının pençesine düşürmeliyiz. Bu güzel yüzlü dilberleri onların toplantılarına sokmalıyız. Tâ ki onlar siyasi ve dinî güçlerini kaybetsinler. Halk onlara kötü gözle baksın. Haklarında kötü düşünsün. İslam’a duydukları iman azalsın. Neticede İslam âlimleri, devlet ve halk arasındaki güçlü ilişki, birlik-beraberlik kopacak işte tam o sırada yıkıcı ve yakıcı savaş ateşleri tutuşturulacak. Ve İslam’ın kökünü bu ülkelerde dipten kazıyacağız”.[4]

Aynı Sömürgeler Bakanlığı’nın kısaca “böl, yok et” şeklinde özetlediği bir diğer planın da bazı maddeleri şu şekildedir:

1. İslam ülkelerinin bazı arazi, şehir ve köylerini gayrimüslimlere tahsis etmelerini teşvik etmeliyiz. Örneğin Medine’ye Yahudiler, İskenderiye Limanı’na Hıristiyanlar, İran’ın Yead şehrine Zerdüştler, Irak’taki Amare’ye Sabiiler (Hıristiyanlığın bir kolu), Kirman Şah’a Aliyülahiler vs. iskân edilmelidir. Lübnan’da Trablus Durzi kabilelere, Garz Şii Alevilere, Maskat Haricilere tahsis edilmelidir. Bu bölgeleri azınlıklara bıraktıktan sonra onları maddî, askerî ve savaş teçhizatı bakımından desteklemeliyiz. Siyasî ve askerî uzmanlar göndererek bu azınlıkların gelecekte Müslümanların gözüne bir diken gibi batması için ciddi bir şekilde çalışmalıyız. Onların bölgede yavaş yavaş büyümeleri, etkinlik kazanmaları ve iktidarı ele geçirmeleri Müslüman hükümetlerin yok olmasına, İslam nüfusunun zayıflamasına sebep olacaklardır.

2. Güçlü Osmanlı ve İran Devletleri’ni parçalayarak küçük yerli yönetimler icad etmek, bir taraftan da onlar ile merkezî hükümetler arasında çatışma ve anlaşmazlık çıkarmak, diğer taraftan bu gün Hindistan’da uygulanan program gibi “böl, yönet” daha açık bir dille “böl, yok et” planını uygulamak için çok dakik ve uygulanabilir bir harita hazırlanmalıdır.

3. Düzgün ve planlı bir şekilde İslamî bölgelerde uyduruk mezhep ve inançların propagandasını yapmalıyız. Öyle ki propaganda yapıldıktan sonra çeşitli halk kitlelerine müsait fikrî zeminler oluşturulabilsin. Mesela İranlılar imamlarına karşı aşırı bir ilgi duymaktadırlar. Hüseyin Allahî mezhebi, Hz. Sadık’a tâbi olan mezhepler, gaip imam (Mehdi) ile Ali bin Musa Rıza hakkında aşırı mübalağada bulunarak “sekiz imamî fırkası” propagandaları yapılabilir. Bu mezhepler için uygun yerler şu bölgelerdir: Hüseyin Allahî mezhebi için Kerbela, Hz. Sadık’a tâbi olanlar için Isfahan, Mehdi’ye tâbi olanlar için Samara, Sekiz İmamî Mezhebi için Meşhed. Tabii olarak bu sahte mezheplerin propagandasını sade Şiiler arasında değil dört Sunni mezhep arasında da yaygınlaştırmalıyız. Bu fırkalar arasında da şiddetli çatışmalar çıkarmalı, her fırka kendini Müslüman diğerini kafir, mürted ve katli vacip ilan etmelidir.

4. Zina, livata, içki içmek, kumar oynamak Müslümanlar arasında yaygınlaştırılması gereken meselelerdir. Bu fesatların yayılmasında İslam’dan önceki mezheplere bağlı kalanlardan -ki sayıları pek çoktur- azami derecede yararlanılmalıdır.

5. Bu ülkelerde hassas işlerin sorumluluğuna, fâsit ve temiz olmayan insanlar tayin ettirilmeye çalışılmalı, hatta mümkün ise bunların İngiliz Sömürgeler Bakanlığı memurlarından seçilmesi sağlanmalıdır. Bizim amaçlarımız İslam ülkelerindeki bu nüfuzlu kişilerin aracığıyla gizlice uygulamaya konulmalıdır. Elbette ki bu memur ve yöneticiler görünüşte Müslüman idareciler tarafından tayin edilecek, ancak perde arkasında Büyük Britanya Devleti Sömürgeler Bakanlığı ajanı olacak.

6. Arap olmayan Müslüman bölgelerde Arap dilinin yayılması önlenmelidir. Bu bölgelerde Kürtçe, Peştuca ve Urduca dilleri gibi millî dil ve kültürlerin propagandası yapılmalıdır. Arap kabilelerin arasında kendilerine has lehçelerin yayılmasına, fasih Arapça’nın yerini almasına özen gösterilmelidir. Böylece Araplar’ın Kur’an ve Sünnet ile bağları kopmuş olur.

7. Devlet kurumlarında müsteşar ve uzman adıyla İngiliz casuslarının sayısının arttırılmasına çalışılmalı, bu vesile ile İslam ülkelerinin başkanlarının ve yöneticilerinin kararları etkilenmelidir. Bu amaca ulaşabilmenin en iyi yollarından biri de, çok akıllı ve kültürlü köle ve hizmetçiler yetiştirerek, emirlere, saray çocuklarına, şehzadelere ve onların eşlerine, diğer etkin kişilere satmaktır. Bu köle ve hizmetçiler gördükleri eğitim sayesinde kısa zamanda kendilerini ispat edecek ve hâkimlerin, müsteşar ve bakanların danışmanı makamına erişebileceklerdir.

8. Hıristiyanlığı çeşitli İslam toplumlarında maliye memurları, tabipler, mühendisler ve bunlara bağlı kişiler arasında yaymaya çalışmalıyız. Kilise, özel okul, kiliselere bağlı sağlık ocaklarının artırılması propaganda mahiyetli kitapların ücretsiz dağıtımı ve Hıristiyan takviminin İslam takvimi yerine geçirilmesi gibi konulara önem verilmelidir. Müslüman toplumlardan daha iyi bilgi toplamak ve Hıristiyanlığı yaymak amacıyla İslam topraklarında kurulan kiliselerde rahip, papaz ve rahibe adıyla İngiliz casusları görevlendirmeliyiz. Bu papaz görünümlülerin bazıları İslam bilimcisi müsteşrik ve diğer adlar altında tarihî gerçekleri tahrif etmeye çalışmalıdırlar. İslam ülkelerinin durumu hakkında gerekli bilgileri edindikten sonra İslam’ın zararına ve Hıristiyanlığın yararına makaleler yazılmalıdır.

9. Müslüman genç erkek ve kızlar arasındaki dinsizliği yaymalıyız. İslam ilkelerine yönelik şüphe ve kuşkular uyandırmalıyız. Kiliseye bağlı okullarda İslam’a ve ahlaka uymayan kitaplar dağıtmalı, gayri ahlakî ilişkiler için spor merkezleri kurmalı, gençlerin gayri Müslüman dostlar edinmelerini sağlamalıyız. Yahudi, Hıristiyanlar ve diğer dinlere mensup gençlerin katıldığı dernekler kurmalıyız. Mümkün olan her vesileyi kullanarak Müslüman gençleri tuzağa düşürmeliyiz.

10. İslam ülkeleri içinde ve dışında Müslümanlar ile gayrimüslimler arasında çatışma ve kargaşa yaratmalı veya Müslüman fırkaları arasındaki İslam ittihadını zayıflatmalıyız. Böylece gelişme ve ilerlemelerini engellemek amacıyla aralarında sürekli ihtilaf ve geçimsizlik yaratacak diğer meselelerle ilgilenmelerini önlemeli ve mevcut vahdeti ortadan kaldırmalıyız. Fikrî güçlerini, millî servet ve mâlî hazinelerini boşa harcatmalı, gençlerin şevk dolu faal ruhlarını ortadan kaldırmalıyız.

11. İslam ülkelerinin tarımlarını ve diğer gelir kaynaklarını ortadan kaldırmalıyız. Tembellik ve uyuşukluğu teşvik etmeliyiz. Yeni üretim imkanlarını sekteye uğratmak için halkın bıkkınlık ve nefret duygusunu güçlendirmeliyiz. Kahvehane ve eğlence yerlerini arttırmalıyız. Halk arasında esrar ve diğer uyuşturucu madde alışkanlığını yaygınlaştırmalıyız”.

Şunu belirtmeliyim ki; yukarıdaki 11 madde geniş bir şekilde çeşitli harita, resim ve planlardan hareketle ele alınmıştır. Ben burada özetleyerek kaydetmekle yetindim.

[1]: Kitabın bu kısmında daha önceden belirlenen faaliyet bölgelerini gösteren bir de harita yer almaktadır
[2]: Maide: 5
[3]: Hatırat-ı Humpher, s. 48-56
[4]: Hatırat-ı Humpher, s. 58-59

 
Son Dakika Haberleri
 
Facebook beğen
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol