Müslümanlar olarak şunu bilmeliyiz ki; Yüce Rabbimiz Kuranı Kerimde, şu anda yeryüzünde olan biten her şeyi, bize Peygamberimiz vasıtasıyla bildirmiştir. İsra Suresinin başında Yahudilerin- Siyonistlerin yeryüzünde iki defa azgınlaşarak büyük fesat çıkaracakları bildirilmiştir.
Ayrıca Kuranı Kerim, Yahudilerin karakterlerini Müslümanlara en iyi, en açık ve en ayrıntılı bir şekilde yüzlerce Ayeti Kerime ile bildirmektedir. Bu yazımızda sadece Siyonizm’in üç ayrı karakteri üzerinde durarak, onları gerçek yüzlerini, daha iyi tanımak ve tanıtmak istiyorum.
1. Müslümanların en şiddetli düşmanı Yahudilerdir.
Yüce Mevla’mız Maide Suresinin 80. Ayeti Kerimesinde Müslümanlara karşı en şiddetli ve azgın düşmanların Yahudiler olduğu açık ve net olarak şöyle bildirilmektedir.
“ İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak Yahudiler ile şirk koşanları bulacaksınız…” buyurmaktadır.
Bu Ayeti Kerimeden alınması gereken en önemli ders, onlarla siyasi, iktisadi veya dış ilişkiler alanında, stratejik bir ortaklık kurulamayacağıdır. Size düşman olan ve her an düşmanlık edecek bir karakter yapısında olanlarla, nasıl bir stratejik ortaklık tasavvur edilebilir?. Bilinmelidir ki Siyonist karakterin, her an için yüzü gülümsese de, içten düşmanlık planlarını yaptığı ve Müslümanları her fırsatta yok etmek istediği açıkça meydana çıkmaktadır. Müslümanlardan her kim onlarla (Allah CC. bu çok önemli ve açık uyarılarına rağmen) dostluğunu sürdürürse bilsin ki her defasında arkadan hançerlenecektir.
2. Yeryüzündeki harplerin ve krizlerin birçoğunu Yahudiler çıkarır.
Maide Suresinin 64. Ayeti Kerimesinde yeryüzünde çıkan savaşların büyük bölümünün, her defasında onların tutuşturduğu ateşle ortaya çıktığı şöyle bildirilmektedir.
“ Her ne zaman savaş için ateşi yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Allah bozguncuları sevmez.” Buyurmaktadır.
Bu Ayeti Kerimeden alacağımız en önemli ders, Yahudilerin – Siyonistlerin, yeryüzünde çıkan savaşların planlayıcıları, kışkırtıcıları ve hatta bu savaşlar aracılığıyla nemalandıkları anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca siyasi karar mekanizmaları bilmelidirler ki, bunlarla stratejik ortak olunmaz. Eğer olunursa her defasında sonuç; kan, gözyaşı ve krizden başka hiçbir netice vermeyecektir. Geçtiğimiz bir asır içerisinde Siyonizm ve onun güdümündeki ülkelerin dünyayı nasıl yaşanmaz hale getirdikleri, acı tecrübelerle görülmektedir.
3. Yahudiler verdikleri hiçbir sözde durmazlar.
Çünkü Yahudiler, Tahrif edilmiş Tevrat’a göre, Allah’ın seçilmiş kulları olarak kendilerini gördükleri için, bütün dünya milletlerini köle olarak görmekte, hatta onları insan dahi saymamaktadırlar. Bu yüzden verdikleri söz bir değer ifade etmemektedir. Bu durumu Yüce Rabbimiz Bakara Suresinin 75. Ayeti Kerimesinde Müminlere hitaben şöyle beyan etmektedir:
“ Bunların (Yahudilerin) size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysaki onlardan bir kısmı, Allahın kelamını işitirler ve iyice anladıktan sonra, bile bile onu tahrif ederler” buyurmaktadır.
Bu Ayeti Kerimede işaret edilen bir kısım Yahudilerin, müminler tarafından kendilerine söylenen hiçbir söze inanmayacakları açıkça belirtilmektedir.
Ayrıca Allahın Kelamını olan Tevrat ı her defasında tahrif edip, kendi emellerine alet ettikleri gibi, Kuranı Kerimi de tahrif etmeye yeltenecekleri anlaşılmaktadır. İşte Amerika’da ki Siyonistlerin Furkanul Hak diye ortaya koydukları tahrif edilen kitap, bunun açık örneği olarak ortada durmaktadır.
Bir de Tevbe Suresi 12. Ayeti Kerimesinde de, özellikle, müşrikler ve İslam düşmanlarının; yaptıkları anlaşmalarda verdikleri sözlerde durmayacakları ve güvenilirliklerinin olmadığı şöyle beyan edilmektedir.
“ Eğer anlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar ve dininize saldırırlarsa, küfrün önderlerine karşı sizde savaşın. Çünkü onlar, yeminleri(güvenilirlikleri ) olmayan adamlardır. (onlara karşı savaşırsanız) umulur ki küfre son verirler” buyrulmaktadır.
Buradan Yahudi zulmüne ve yapılan her türlü ambargoya karşı, yılmadan direnen Filistinli Müslümanlara, her türlü maddi ve manevi yardımın yapılması gerektiği, böylece bu haksız saldırıların ancak durdurulabileceği gerçeği kavranmalıdır.
Yukarıdan beri ifade ettiğimiz, birkaç Yahudi karakterinden dahi kolaylıkla anlayacağımız bilgileri yok farz ederek “Ne yapalım. Şu anda dünyada Siyonizm güçlü. Güçlü ile birlikte hareket etmek zorundayız” diyenlerin, yedi yıl sonra geldikleri bu noktada;
- “Aldatıldık”
- “Bize saygısızlık yapıldı”
- “Verdikleri sözde durmadılar” diyerek kendi yürüttükleri ve gurur duydukları siyasetlerinin iflas ettiğini görmeleri gerekmez mi? Yüce Allah her şeyin en doğrusunu bilen değil midir? 1999 yılının son aylarında kendilerine yukarıdaki Ayeti Kerimeler ile sonucun bu olacağı önemle hatırlatıldığında “ ben yolumu ayırdım” cevabını acı acı almıştık. Şimdi gelinen noktada “aldatıldık, bize saygısızlık yapıldı, Olmert verdiği sözde durmadı” demeye hakları yoktur. Oysa On yıl önce kendilerine sonucun bu olacağı defaatle hatırlatılmıştı.
Yazımızı Hz. Ali (K.V.) Efendimizin şu hikmetli sözü ile tamamlıyalım.
“İnsanların, dünya işlerinden birini yoluna koymak gerekçesiyle, dinlerinin emirlerinden terk ettikleri hiçbir şey yoktur ki, Allah (c.c) onların başına o işten daha zararlısını getirmesin” buyurmaktadır.
İnancımız odur ki, bütün bunlar gelip geçecek ve sonunda Hak galip gelecektir. Ancak bunun da şartı vardır!!!
Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor. “ Gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer gerçekten tam olarak inanmışsanız üstün gelecek olan sizlersiniz.” Ali İmran 139.
muhittinyildirim@ajans5.com |